Akademide liyakat ve haddini bilmek
Akademide liyakat ve haddini bilmek
Geçenlerde şöyle bir yazıya denk geldim.
https://www.odatv4.com/analiz/turkiye-docent-ve-profesor-coplugune-nasil-dondu-06031800-134350
Ahmet Koyucu isminde biri yazmış. Tanımıyorum. Yazının başlığı ilginç geldiği için okumak istedim. Gelin isterseniz birlikte analiz etmeye çalışalım.
Yazı genel itibariyle akademideki yozlaşmayı ve bozulmayı ele almış. Çoğunuz biliyorsunuz ki ben de şahsen bu yozlaşmadan rahatsız olduğum ve öğrencileri de çok sevdiğim için bir youtube kanalı (1) açarak, sözde hocaların veremediği bilgileri öğrencilere ulaştırmaya çalışıyorum. Bu yönüyle yukarıda linkini verdiğim fakat yazarını tanımadığım yazıya katılıyorum. Akademi de gerçekten yozlaşma var ve bu yozlaşmayı ilk dile getiren ne benim ne de yukarıda yazıda ismi geçen Ahmet bey. Hatta bu yozlaşma Prof. Dr. Engin Karadağ sayesinde bilimsel literatüre de girmiş durumda. Prof. Dr. Karadağ’ın yayımladığı bilimsel makale Türkiye’deki rektörlerin H indeksini incelemiş ve durumun ne kadar vahim olduğunu bilimsel veriler ile bizlere sunmuştur (2).
Fakat Ahmet Koyuncu’nun yazısını okurken şunu fark ettim. Ne kadar başlık ilginç olsa da yazının içeriğindeki argümanlar ve ölçekler çok boş ve mantıksız geldi. Bunun için öncelikle kendisini araştırdım. Ben kendisini akademisyen sanıyordum, çünkü böyle bir konudaki analizi ancak akademiyi bilen ve içerisinden geçmiş bir akademisyen yazabileceğini düşünüyorum. Aksi halde Ahmet beyin yaptığı gibi yanlış ölçeklerle, yanlış yorumlar yapıp birçok akademisyeni de yaftalayabilir ki bu yazıda maalesef kaş yapayım derken göz çıkarılmış, bir çok akademisyeni de yaftalayıp, hedef gösterildiği görülmektedir. Öncelikle Ahmet bey bir tıp doktoru fakat akademisyen değil. Biyografisini internette bulabilirsiniz (3). Bunu belirttikten sonra yazıya geçelim.
Türkiye’de insanlar maalesef kendi kabiliyetleri yetmediği işlerde diğer insanları yaftalayarak itibarsızlaştırmaya çalışmaları son yıllarda bir gelenek olmuştur. “Özel hastanelerdeki sahte doçentler…” (4) şeklinde bir yaklaşıma kesinlikle ahlaklı bulmuyorum. Çünkü akademisyenin kalitesini ölçen ÖLÇEKLER vardır. Bu ölçeklere göre konuşmamız gerektiği düşüncesindeyim. Akademisyen olmayan birisinin bu ölçekleri bilmemesini anlarım fakat bilmediği bir konuda ahkam kesmeye çalışılmasına anlam veremem.
Bir akademisyen kaliteli mi değil mi nasıl anlaşılır?
Bunu anlamanın en kolay yolu o akademisyenin H INDEKSine bakmaktır. Google’a girip akademisyenin ismini yazıp H indeks yazarsanız çoğu akademisyenin H indeksini bulabilirsiniz. Ben bunu yazınca eminin H indeksi düşük olan akademisyenler hemen H indeksi hesaplamasının yanlış olduğunu yazacaklar ve doğruyu ifade etmediğinden dem vuracaklardır ama nafile. Bu uluslararası bir ölçektir. Bu konuyu videolarımda da detaylı anlattım lütfen izleyiniz (5).
Dolayısıyla bir analiz yaparken GENELLEMEMEK gerekiyor. Genelleme yaparsanız ve insanları haksız yere yaftalarsanız ahlaki normları hiçe saymış olursunuz. Bu eleştirileri H indeksi yüksek kaliteli akademisyenler yapsa anlarım ki onlar yaptığında bilimsel kaynaklar kullanarak ve insanları yaftalamayarak yaparlar, örneğin Engin Karadağ (2). Fakat kendileri bir yerlere gelemediği için kıskançlık duygusunun ağır basmasıyla yapıldığında maalesef mesaj yanlış verilebiliyor. Bir doçentin H indeksinin en az 15 bir profesörün ise 20 olması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi sizler de hocalarınızın H indeksini araştırarak kalitesini ölçebilirsiniz. Sahte olup olmadıkları o zaman ortaya çıkacaktır.
Gerek yazılarımdan ve gerekse videolarımdan akademinin ne kadar kötü bir durumda olduğunu ben de dile getiriyorum. H indeksi 2-3 olan rektörler veya profesörlerin aslında akademisyen olmadıklarını biliyoruz (2). Bunun içindir ki yazıdaki başlık ilgimi çekmişti. Fakat burada tüm akademisyenleri ki özellikle özel hastanedekileri hedef alarak “sahte doçent” dediğimizde at izi ile iti izini birbirine karıştırmış oluruz. Çünkü halk yukarıda bahsettiğim KALİTELİ AKADEMİSYEN ölçeği olan H indeksini bilmez. Bunu ölçemez ve özel hastanedeki tüm doçentleri o şekilde değerlendirir. Halbuki bugün özel hastanede veya muayenelerde çalışmak zorunda kalan birçok kaliteli bilim insanımızın da olduğu bir gerçektir.
Bu kötüye gidişi nasıl güzelleştirebiliriz? Derdimiz bu olmalı. Bunun için yeni ölçekler oluşturulup liyakata önem verilmesi üzerinde kafa yorulmalı. Bunlar üzerinde kafa yorarken de her zaman sınırlarımızı bilmeli ve uzmanı olmadığımız konularda analiz sunmaktan kaçınmalıyız.
Kaynaklar
- https://www.youtube.com/metinaytekin
- https://link.springer.com/article/10.1007/s10734-020-00542-1
- https://www.biyografi.info/kisi/ahmet-koyuncu
- https://www.odatv4.com/analiz/turkiye-docent-ve-profesor-coplugune-nasil-dondu-06031800-134350
- https://www.youtube.com/watch?v=G1NzB_0YuVI